MESUT AÇIKGÖZ
Şu kullanıcı olarak giriş yapıldı:
filler@godaddy.com
MESUT AÇIKGÖZ
Şu kullanıcı olarak giriş yapıldı:
filler@godaddy.com
İnsanoğlu beslenme ve barınma gibi temel ihtiyaçlarını gidermek ve doğayı anlamak için sayısız gözlem yapmıştır. Çevresinde olup biten bütün olayları gözlemlerken kimini taklit etmiş, kiminden endişe duymuştur. Örneğin yuvarlanan kayalardan esinlenerek tekerleği icat eden insan, yıldırım ve deprem gibi anlamlandıramadığı doğa olaylarından korkmuştur. Endişeleri, insanoğlunu bu olayları sorgulamaktan alıkoymamış aksine daha da merak uyandırmıştır. İnsanoğlunun doğayı anlama çabası ile başlayan doğa felsefesi; aslında bugün fizik, kimya, biyoloji ve matematik olarak adlandırılan temel bilim dallarının bütünüdür. Zaman içerisinde çalışma alanlarına göre birbirinden ayrılan fizik, kimya ve biyoloji bilim dalları fen bilimleri olarak adlandırılmakta, matematik ise bilimin ortak dili olarak kullanılmaktadır.
Fizik; uzay, zaman, madde ve enerji arasındaki ilişkileri inceleyen, gözlem ve deneye dayalı bir bilim dalıdır.
Çok eski zamanlarda insanlar, öncelikle, duyu organlarıyla algılayabildikleri makro evreni anlamaya çalışmışlardır. Gezegenlerin ve yıldızların nasıl hareket ettiği, şimşek ve yıldırımın nasıl oluştuğu gibi pek çok soruya cevap aramışlardır. Makro evrene ait bu sorulara verilen cevaplar, zamanla bilimsel çalışma basamaklarına göre açıklanarak teori ve kanunlar geliştirilmiştir. Bilim insanları “Neden?” ve “Nasıl?” sorularını sorarak bilgi seviyelerini daima üst seviyeye taşır. Örneğin 16 ve 17. yüzyılda Galileo Galilei (Galileo Galile) ve Isaac Newton’ın (Ayzek Nivtın) hareket ile ilgili çalışmalarıyla fiziğin alt dalı olan mekanik oluşmuştur. 20. yüzyıl başlarında oluşan bazı sorular, var olan fizik bilgisi ile açıklanamayan yeni bir fizik anlayışının doğmasını sağlamıştır. Bilim insanlarının duyu organlarıyla doğrudan algılayamadığı mikro evrende gerçekleşen olaylar ve bu olaylara ait soru ve cevaplardan oluşan bu anlayış, "modern fizik" olarak adlandırılmıştır. Bu nedenle sonrasında makro evrene ait fizik bilgileri ise "klâsik fizik" olarak tanımlanmıştır.
Fizik bilimi evrendeki mikro âlemden makro âleme kadar inanılmaz geniş bir çalışma alanına sahiptir. Atom altı parçacıkların davranışlarından Güneş Sistemi’ndeki gezegenlerin hareketlerine , sinir sistemindeki bilgi iletiminden Dünya ile haberleşme uyduları arasındaki iletişime, nanoyapı-ların özelliklerinden yalıtım malzemelerine, soğutma sistemlerinden güneş enerjisine kadar pek çok konu fizik biliminin çalışma alanı içerisindedir. LCD televizyonlardan akıllı telefonlara, bilgisayarlardan bilgisayarlı tomografi gibi tıbbi görüntüleme cihazlarına kadar pek çok ürün de fiziğin uygulama alanına girmektedir. bölüm yok demektir.
FİZİĞİN ALT DALLARI
Fizik biliminin çalışma alanının çok geniş olması alt dalların oluşmasını sağlamıştır. Önce mekanik, optik, elektrik gibi alt bilim dallarına ayrılan fizik; bilgi düzeyi arttıkça manyetizma, termodinamik, atom fiziği, nükleer fizik, katıhal fiziği, yüksek enerji ve plazma fiziği dallarına ayrılmıştır. Fiziğin alt dalları birbirinden bağımsız değildir. Çünkü alt dalların çalışma alanlarında diğer dallara ait bilgiler bulunur ve bu dallar birbirlerinin sonuçlarından faydalanır. Günümüzde fizik aşağıdaki gibi alt dallara ayrılmıştır.
Mekanik; hareket, kuvvet ve denge ile ilgilenir. Mekaniğin kuvvet etkisinde dengede olan cisimler üzerine çalışan bölümüne statik, kuvvet etkisinde hareketli cisimler üzerine çalışan bölümüne ise dinamik adı verilir. Mekaniğin diğer bir bölümü de kinematiktir. Kinematik, cisimlere uygulanan kuvvet ve bu kuvvetin etkisiyle ilgilenmez. Sadece cisimlerin hareketleri ile ilgilenir. Mekanik dalının çalışma alanı çok geniştir. Gezegen hareketleri, yanardağ patlamaları, rüzgâr oluşumu, uçağın uçuşu, dalga hareketi, ses oluşumu, köprü ve binaların yapımı, Formula 1 yarış arabalarının aerodinamik yapısı, basit makineler, motor gücünün hesabı, robotların kinematik özellikleri, maglevlerin saatte yaklaşık 500 km hızla ilerlemesi ve hatta canlıların hareketleri bile mekaniğin çalışma alanına girer. Örneğin mürekkep balığı, içine çektiği deniz suyu ile kas boşluğunu genişletir ve daha sonra kaslarını güçlü bir şekilde sıkarak suyu dışarı atar. Suyun çıkış yönüne ters yönde, saatte yaklaşık 40 km hızla hareket eden mürekkep balığının bu hareketini mekanik yasaları açıklar. Bu alanla ilgili olan mesleklere inşaat ve makine mühendisliği örnek verilebilir.
Elektrik akımının manyetizma ile olan ilişkisi keşfedildikten sonra elektrik ve manyetizma alanları elektromanyetizma adı altında birleştirilmiştir. Elektromanyetizma, elektrik ve manyetizma alanlarının ilgilendiği bütün konuları kapsar. Elektrik; elektrik yükleri, elektrik yüklerinin etkileşimleri, yüklerin hareketi ve hareketlerinin sonuçları ile ilgilenir. Elektriğin durgun hâldeki yüklerin etkileşimleri ile ilgilenen bölümüne statik elektrik (elektrostatik), hareketli yükler ve etkileri ile ilgilenen bölümüne elektrik adı verilir. Yün kazağı çıkarırken duyulan çıtırtılar, arabadan inerken gerçekleşen elektrik çarpması, elektrik akımı, potansiyel farkı kavramı, yıldırım ve şimşek gibi doğa olayları, bazı canlıların doğal savunma mekanizmaları elektriğin çalışma alanına girmektedir. Manyetizma; mıknatıslar, maddelerin manyetik özellikleri, manyetik alanlar ve bu alanların etkileri ile ilgilenir. Mıknatısların birbirlerine itme ya da çekme kuvveti uygulaması, Dünya’nın manyetik alanına göre pusula iğnesinin sapması, kuşların ve bazı canlıların yerin manyetik alanını kullanarak yön bulması gibi olaylar manyetizma ile açıklanır. 19. yüzyılın başlarında elektik ve manyetizma arasındaki ilişkinin keşfi ile elektromıknatıslar yapılmış, elektrik motorları ve jeneratörlerin üretilmesi sağlanmıştır. Bu nedenle tüm elektrikli cihazlar, elektrik motorları, elektrikli otomobiller , yapılarında elektromıknatıs bulunduran kapı ziliyle telgraf cihazı, MR (manyetik rezonans) cihazı ve elektrik santralleri elektromanyetizmanın uygulama alanına verilebilecek örneklerdendir. Ayrıca CERN (Sörn-Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi) ve radyoterapi uygulamalarında kullanılan parçacık hızlandırıcılar da elektromanyetizmanın uygulama alanı içerisindedir. Bu alanla ilgili olan meslekler arasında elektrik-elektronik mühendisliği ve öğretmenliği, biyomedikal mühendisliği gibi bölümler yer alır.
Optik; ışık, ışık olayları ve ışığın madde ile etkileşimini inceler. Gölge oluşumu, aydınlanma, yansıma, kırılma, renk ve görme olayı, aynalar, mercekler ve prizmalar gibi ışıkla ilgili konular optiğin konuları arasındadır. Teleskop, dürbün, fotoğraf makinesi, gözlük, büyüteç, mikroskop ve ışığın tam iç yansıma özelliğine dayalı geliştirilen fiber optik kablolar optiğin uygulama alanlarından bazılarıdır. Optik; net görüş sağlamak için gerekli optik aletlerin yapımı ve geliştirilmesiyle ilgilenen astronomi , fotoğrafçılık, tıp ve mühendislik alanları ile ortak çalışmalar yürütür. Bu alanla ilgili olan mesleklere optisyenlik ve göz doktorluğu örnek verilebilir. alır.
Termodinamik; ısı enerjisi ve ısı enerjisiyle sıcaklık, özkütle, basınç gibi nicelikler arasındaki ilişkiyi inceler. Termodinamik, maddelerin sıcaklıkları, sıcaklıklarındaki değişimleri ve sıcaklıkların değişimine sebep olan ısı alışverişleri gibi konular üzerinde çalışmaktadır. Isı alışverişi yapan maddeler arasında ısı akışı gerçekleşir. Isı akışı, sistemler termal dengeye ulaşıncaya yani sistemlerin sıcaklıkları eşitleninceye kadar devam eder. Termodinamik, ısı alışverişi yapan sistemlerin termal dengeye ulaşıncaya kadar geçirdiği süreçlerle ilgilenmektedir. Bu süreçlerde sistemlerin sıcaklığı, fiziksel hâli ve dolayısıyla boyutları ve özkütlesi, direnci ya da rengi değişebilir. Isı kavramının geniş bir etki alanının olması termodinamik yasalarından yararlanılan alanların da geniş olmasını sağlamaktadır. Termodinamiğin rüzgâr ve yağış şekilleri gibi doğa olaylarından ısıtma-soğutma sistemlerine ve yalıtım malzemelerine, besinlerden enerji elde edilmesinden süper iletkenlere kadar geniş bir çalışma alanı vardır. Bu alanla ilgili olan mesleklere iklimlendirme uzmanı örnek olarak verilebilir.
Katıhal fiziği, kristal yapıdaki katı maddelerin mikroskobik ve makroskobik özelliklerini araştırır. Katı maddelerin özellikle kristallerin ve çok atomlu moleküllerin oluşturduğu yapıları ve bu yapıların özelliklerini inceler. Bu özellikler arasında katı maddenin elektriksel, manyetik, optik ve termal özellikleri bulunur. Katıhal fiziği teknolojide kullanılan malzemeleri amacına uygun olarak geliştirmek üzere çalışmalar yapar. Bu çalışmalar arasında günümüzde popüler olan nanoteknoloji ve süper iletkenlik de bulunur. 20. yüzyıl biliminin önemli bir dalı olan Katıhal fiziği kuantum mekaniği, istatistiksel fizik, elektromanyetizma gibi dalların bilgilerinden yararlanır. Katıhal fiziği; kalem ucu, granit tencereler, akıllı kumaşlar, leke tutmayan duvar boyaları, hafızalı metaller, şarjlı piller, güneş pilleri gibi pek çok uygulama alanında çalışmalar yapar. Mikroelektronik mühendisliği bu alanla ilgili mesleklere örnektir
Canlıların ve maddelerin yapısını atomlar oluşturur. Bu nedenle atomlar ve moleküller ; fizik, kimya ve biyolojinin ortak inceleme konuları arasındadır. Atom fiziği; atomun yapısını, atomik boyutta gerçekleşen olayları, atomların ve moleküllerin birbirleriyle olan etkileşimlerini inceler. Nanoteknoloji, atom fiziğinin uygulama alanlarından biridir. Kuantum bilgisayarlar, yapay zekâ ve 3D yazıcılar gibi çalışmalar nanoteknolojinin popüler konuları arasındadır. Bu alanla ilgili mesleklere verilebilecek örneklerden biri atom mühendisliğidir.
Nükleer fizik diğer adıyla çekirdek fiziği; atom çekirdeğinin yapısını, çekirdekteki etkileşmeleri ve çekirdek tepkimelerini inceleyen fizik dalıdır. Nükleer fizik, radyasyonu ve canlıların radyasyondan korunma yollarını araştırır, gerekli tedbirlerin alınmasını sağlar. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra nükleer fizik alanındaki çalışmalar sayesinde enerji üretiminde de önemli gelişmeler olmuştur. Nükleer fiziğin günümüzde geniş bir kullanım alanı vardır. Bu alanlardan biri olan nükleer tıpta hastalık teşhisi için kullanılan röntgen ışını (X-ışınları), BT (bilgisayarlı tomografi), PET-CT (pozitron emisyon tomografisi-bilgisayar tomografisi) gibi vücut içi görüntüleme sistemleri, kanserde ışın tedavisinde kullanılan cihazlar nükleer fizik sayesinde geliştirilmiştir. Dünya’nın yaş hesabından tarihsel olarak sıcaklık değişiminin hesaplanmasına, okyanus akıntılarının takibinden arkeolojik bir kalıntının kökeninin belirlenmesine, gıdaların iyonize radyasyon ile ışınlanarak raf ömürlerinin uzatılmasından tohum ıslahına kadar pek çok alanda nükleer fizik çalışmaları kullanılır. Nükleer fizik çalışmalarında karşılaşılan sürpriz sonuçlar yüksek enerji fiziği alt dalının doğmasına yol açmıştır. Nükleer enerji mühendisliği bu alanda çalışmalar yapan mesleklerden biridir.
Yüksek enerji ve plazma fiziği, atom altı parçacıklar ve bu parçacıklar arasındaki ilişkileri inceleyen bilim dalıdır. Atom altı parçacıklarla yapılan deneyler oldukça yüksek enerjilerde yapıldığı için yüksek enerji fiziği olarak da adlandırılır. Yüksek enerjilerde çalışılan diğer bir bilim dalı da plazma fiziğidir. Plazma fiziği; Güneş ve diğer yıldızların yapısını ve enerjilerinin kaynaklarını inceler, Dünya üzerinde bu enerjinin nasıl üretilebileceğini ve kullanılabileceğini araştırır. Uzay seyahatlerinde uzaya gidiş süresinin kısaltılabilmesi ve gerekli olan enerji kaynağının miktarının belirlenmesi, yüksek enerji ve plazma fiziğinin çalışma konularındandır. Savunma; uzay ve roket sanayisi , nükleer ve tıbbi atıkların arıtılması, güçlü LASER ışınlarının elde edilmesi, yüksek enerji ve plazma fiziğinin uygulama alanlarındandır. Fizik mühendisliği bu alanla ilgili mesleklere örnektir.
Bilim tarihi incelendiğinde bütün bilimler gibi fizik de felsefenin içinde yer almıştır. Bilimsel bilginin gelişmesiyle felsefeden ayrılan ilk bilim dalı fizik olmuştur. Fizik sözcüğü, Eski Yunancada “doğa” anlamına gelen physis (fiysis) kelimesinden gelmektedir. Uzun süre doğa felsefesi olarakkabul görmesi doğayı anlama, açıklama çabasından kaynaklanır. Doğanın tüm makroskobik ve mikroskobik görünümünü inceleyen ve bu olayların neden ve sonuçlarını araştıran doğa bilimlerinin kaynağı fizik bilimidir. Kimya, biyoloji gibi disiplinlere ait alt dallar ve mühendislik alanları fiziğin ilkelerinin uygulanmasıyla doğmuştur. Fiziğin etkileşimde bulunduğu disiplinlere felsefe, biyoloji, kimya, matematik, teknoloji, mühendislik, sanat ve spor örnek olarak verilebilir. “Bilgiseverlik”, “bilgelik sevgisi” anlamlarını içeren felsefe; insanın varlığını bilme, aklını kullanarak evrendeki yerini açıklama isteğidir. Felsefe ve fizik akıl yürüterek evreni, zamanı ve mekânı anlama yolunda sorular sorup cevaplamaya çalışır. Fizik biliminde var olan gelişmeler felsefeyle etkileşim hâlindedir. Örneğin felsefe tarihi boyunca zaman-mekân kavramlarının ne olduğuna dair düşünceler tartışılmıştır. Newton’ın “Doğa Felsefesinin Matematik İlkeleri” adlı eseri fizik biliminin temel eseridir. Bu eserinde Newton; mekaniğin temel ilkelerini, gezegenlerin, Güneş’in etrafında nasıl ve neden hareket ettiğini ve evrensel çekim kanunlarını açıklamıştır. Aynı esere felsefi açıdan bakıldığında ise zaman ve mekân açıklamaları dikkat çekicidir. Newton’ın doğada insan bilincinden bağımsız zaman ve mekân olduğunu açıklaması felsefi açıdan önemli olmuştur.
Newton’ın fiziksel ya da maddi dünyanın gerçeklerine dayanan bu görüşü 20. yüzyılda ortaya atılan Albert Einstein’ın (Albırt Aynştayn) Rölativite Teorisi ile sorgulanmaya başlanmıştır. Uzay ve zamanın mutlak olmadığı görüşü evrene yeni bir bakış açısı getirmiş ve bilimde değişmez, evrensel kabul edilen bilgilerin değişebileceği (rölativizm-görecelik) görüşü felsefeye de yansımıştır.
Felsefe ve fizik arasında gelişen etkileşimi ünlü fizikçi Einstein’ın “Evren, bir bütündür, tektir. Belki bu yüzden evrende birbiriyle tamamen ilişkisiz iki şey yoktur. İlişkileri görebildiğinizde evren kalbini açar size.” sözü özetlemektedir.
Fizik, temel bilim dallarından biyoloji ve kimya ile yakın ilişki içe-risindedir. Bu yakınlık yeni alanların oluşmasına sebep olmuştur. Atom kavramının gelişmesi ile fizikokimya, kimyasal reaksiyonların oluşumunda meydana gelen bazı olayları fiziğin alt dallarından yararlanarak açıklar. Biyoloji DNA’nın yapısı için atomik fizik bilgilerini kullanır. Katı hal fiziği ve nanoteknoloji çalışmalarında kimyadan destek alınır.
Disiplinler arası bir bilim dalı olan biyofizik, fizik biliminin teknik ve prensiplerini biyolojiye uygular. Sinirlerde bilgi iletimi, biyoelektrik ve sinir yapılarının tanımlanması gibi canlı yapısı ile ilgili konularda çalışmalar yaptığı için tıpta da geniş bir uygulama alanına sahiptir.
Bilimsel çalışmalarda elde edilen sonuçların bilimle ilgilenen in-sanlar tarafından anlaşılması ve evrensel nitelikte olması önemlidir. Bu nedenle fizik biliminde yapılan çalışmalarda, kullanılan teori ve yasaların ifade edilmesinde, fiziksel ilkelerin matematiksel olarak ispatlanmasında matematik kullanılır. Örneğin bir fizik deneyinin sonucu, formüller ve işlemler kullanılarak herkes tarafından anlaşılır hâle getirilebilir. Hatta bir öğrenci evde kullanılan elektrikli aletlerin gücüne bağlı olarak günlük, haftalık ve aylık elektrik enerjisi tüketimi hesabını yapabilir.
Uygarlıkların gelişmesinde fizik bilimi önemli bir rol oynamıştır. Tekerleğin icadından mancınıklara, cami ve köprülerden dev gökdelenlere, gaz lambasından harekete ve sese duyarlı aydınlatma sistemlerine kadar pek çok yapıda fizik bilgileri kullanılmıştır.
Coğrafyada yer kabuğunun hareketinde et-kili olan kuvvetlerin; gelgit olayının; iklimlerin oluşumunun; yağmur, kar ve rüzgâr gibi meteorolojik olayların; yerin manyetik alanı ve etkilerinin açıklanmasında fizik kanunları kullanılır. Pusulanın icadı ile gemilerle yapılan coğrafi keşifler de fizik biliminin saye- sinde olmuştur.
Arkeolojide kazılarda bulunan eserlerin tarihî değerinin olup olmadığının ispatlanması ve yaşının hesaplanmasında radyoaktif tarihleme yöntemleri kullanılır. Bu yöntemler nükleer fizik bilgisi ile geliştirilmiştir.
Arkeolojide kazılarda bulunan eserlerin tarihî değerinin olup olmadığının ispatlanması ve yaşının hesaplanmasında radyoaktif tarihleme yöntemleri kullanılır. Bu yöntemler nükleer fizik bilgisi ile geliştirilmiştir.
Fizik, mühendislik ve teknoloji birbirinden ayrılması güç kavramlardır. Mühendislik, sorunlara çözüm ararken fizik biliminden ve diğer bilimlerden yararlanır; teknolojiyi kullanır ve hatta teknolojiyi geliştirir. Bu süreçte fizikteki gelişmeler teknolojiyi, teknolojideki gelişmeler de fizikteki çalışmaları hızlandırır.
Makine, inşaat, elektrik-elektronik, bilgi- sayar, yazılım, uzay, uçak, endüstri, genetik, jeoloji, cevher hazırlama ve mekatronik gibi mühendislik dallarında yapılan çalışmalarda fizik kanunları temel alınır.
Sanat ve bilim birbirinden çok uzak disiplinler gibi düşünülse de ortak noktalarda buluşabilir. Fiziğin müzik, sahne sanatları, sinema, ve görsel sanatlarla yakın ilişkisi vardır
Görsel sanatların temel unsurlarından biri ışıktır. Işık cisimlerin görülmesini sağlar. Cisim tarafından yansıtılan ışın göz tarafından algılanır. Belli bir ışık kaynağı ile aydınlatılan cisimler için aydınlanma oranı cismin her yerinde aynı değildir. Işığı fazla alan kısımlar aydınlık ve parlak görülürken daha az alan veya gölgede kalan kısımlar daha karanlık görülür.
Bir cismin renginin görülebilmesi için ışığa ihtiyaç vardır. Renkler, ışık renkleri ve boya renkleri olmak üzere ikiye ayrılır. Işık renkleri bir prizmaya gelen beyaz ışığın kırıldığı anda görülen renklerdir. Bu durumun gözlendiği yerlerden biri sabun köpüklerinin renkli yüzeyleridir. Resimde renklerin önemi kadar perspektif de önemlidir.
Mekaniğin çalışma alanı içerisine giren ses, madde moleküllerinin titreşimi sonucunda oluşur. Ses oluşumu için ses kaynağına ve titreşimi iletecek maddesel ortama ihtiyaç vardır. Sesin ve müziğin nasıl oluştuğu, ortamın ve kaynağın sese etkisi gibi konular fizik kanunları ile açıklanır.
Vurmalı çalgılarda yüzey gerginliği; üflemeli çalgılarda çalgının boyu, çalgıdaki delik yerleri ve sayıları; telli çalgılarda ise tel uzunluğu, gerginliği ve gövdenin yapısı gibi konular fizikle doğrudan ilgilidir.
Cisimlerin bizden uzaklaştıkça küçülmüş ve renklerinin solmuş gibi görünmesi olayına perspektif adı verilir. Resim sanatında ise üç boyutlu varlıkların iki boyutlu çizimi olarak tanımlanır. Bir manzarayı resmedecek sanatçı; perspektif özelliklerini resmine yansıtabilmek için ışığın geliş doğrultusuna, gölge ve renk gibi optik özelliklerine dikkat etmelidir. Örneğin Hoca Ali Rıza ve Osman Hamdi Bey, resimlerinde optik özellikleri çok iyi kullanmış ve iyi bir perspektif oluştururarak iki boyutlu çizimin üç boyutlu algılanmasını sağlamış ünlü Türk ressamlarıdır. Fiziğin ilişkide bulunduğu bir diğer disiplin de spordur.
Biyomekanik, mekanik prensiplerin canlılara uygulanması anlamını taşır. Mekanik kavramlarını kullanarak canlı hareketlerini açıklamaktadır. Spor biyomekaniği ise sporcuların biyolojik yapılarına etki eden kuvvetleri ve etkilerini inceleyen bilim dalıdır. Spor dallarına göre özelleşmiş insan hareketlerini mekanik kavramlarını kullanarak açıklar. Belirli spor hareketlerinin biyomekanik incelemesini ve bazı hare- ketlerin niceliksel hesaplamalarını yaparak sporcuların performans gelişimini sağlar. Spor malzemelerinin performansını iyileştirmeye yönelik çalışmalar yapar. Bu çalışmalar sırasında bazı sorulara cevap arar. Örneğin futbolda topu atmada, atış uzaklığı ile atış açısı,
topun atış hızı ve atış yüksekliği arasında nasıl bir ilişki vardır? Basketbolda basket atışında oyuncunun kol eklemlerindeki farklılıkların, topa uyguladıkları kuvvete etkisi nedir? Teniste servis atışında raketin örgü gerginliği veya topun kütlesi ile topun hızı arasında nasıl bir ilişki vardır? Sırıkla atlamada bir kaldıraç olarak kullanılan sırığın esnek yapıda olması sayesinde sporcu yukarı doğru yükselir. Sırıkla atlamada sırığın yapıldığı malzeme ile yükselme miktarı arasındaki ilişki nedir? Basketbol topunun yapı-mında kullanılan malzemenin esnekliği, dayanıklılığı, genleşmesi gibi özelliklerinin atışlara etkisi nedir?
Fizik ile spor arasındaki ilişki her spor dalının ve sporcunun fiziksel özelliklerine göre değişmektedir. Örneğin hava dalışçılarının kol ve bacaklarını açmalarının sebebi sürüklenmelerini maksimum-seviyeye çıkarmak içindir. Çünkü sporcunun hava ile temas eden yüzeyi arttıkça sporcu daha çok sürüklenecek böylece havada daha uzun süre kalacaktır.
Okçuluk sporunda yayda gerilme sonucunda oluşan enerji ok fılatılınca kinetik enerjiye dönüşür. Gerilme ne kadar büyükse ok o kadar ileri doğru hareket eder.
Fizik, doğa kanunlarını inceleyen ve araştıran bir bilimdir. Bu incelemeler için kullanılan temel yöntemlerin başında deney ve gözlem gelir. Bilimsel çalışmaların ilk basamağı gözlem yapmaktır. Gözlem bir varlık ya da olay ile ilgili bilgiye ulaşmak için duyu organları ya da çeşitli araçlarla bilgi toplama işidir. Gözlem kendi içinde nitel ve nicel gözlem olmak üzere ikiye ayrılır. Duyu organları ile yapılan nitel gözlemin sonuçları özneldir, herkese göre değişebilir. Ölçüm aletleriyle yapılan nicel gözlemin sonuçları objektif ve bilimseldir.
Nicelik, bir varlığın ya da nesnenin somut olarak ölçülebilen ya da sayılabilen özelliklerdir. Örneğin “üç tane elma, sekiz kitap” dediğimiz zaman üç ve sekiz niceliği ifade eder.
Birbiriyle karşılaştırılıp, karşılaştırma sonucu sayısal olarak ifade edilebilen niceliklere fiziksel nicelik denir.
Bilim insanları gözlem ve deneyler sonucunda elde ettiği sonuçları, teori ve kanunları fiziksel niceliklerle anlatır. Farklı kültür ve dillerde yapılan bilimsel çalışmaların anlaşılması, paylaşılması için ortak bir dil kullanılması zorunlu olmuştur. Bu nedenle 1971 yılında yapılan Ölçü ve Ağırlık Konferansı’nda Uluslararası Birim Sistemi (SI Birim Sistemi) kabul edilmiştir.
Sınıflandırma ; gözlemlenen olayları tanımlayabilmek, kıyaslayabilmek ve aralarında ilişki kurabilmek için belirli kurallara göre yapılan bir düzenlemedir. Fizik biliminde kullanılan nicelikler için farklı sınıflandırmalar yapılabilir.
Nicelikler, kendisinden başka bir niceliğin ölçülmesine gerek olmadan ifade edilip edilmemelerine göre temel ve türetilmiş; yöne bağlı olup olmamalarına göre de vektörel ve skaler şeklinde sınıflandırılmaktadır.
TEMEL BÜYÜKLÜKLER
Fizik ölçülebilen olgu ve olaylarla uğraşır. Fizikte olgu ve olayların incelenmesi, nicel gözlemlerin ve deneylerin yapılması bazı büyüklükler yardımıyla olur. Bilimsel çalışmalar sırasında bu büyüklüklerin ilk ve son durumları ile gözlem ve deneyler sırasında bu büyüklüklerdeki değişmeler ölçülür. Elde edilen nicel ölçüm sonuçları ile çeşitli analizler ve açıklamalar yapılır.
1. KÜTLE
2. IŞIK ŞİDDETİ
3. SICAKLIK
4. AKIM ŞİDDETİ
5. MADDE MİKTARI
6. UZUNLUK
7. ZAMAN
Temel büyüklükler tablosu aşağıdaki gibidir.
TÜRETİLMİŞ BÜYÜKLÜKLER
Temel büyüklükler arasında cebirsel işlem yapılarak ifade edilebilen niceliklere türetilmiş büyüklük denir. Hız, ivme, özkütle, basınç, elektriksel direnç, ısı vb. büyüklükler türetilmiş büyüklüklere örnektir.
bazı türetilmiş büyüklükler aşağıdaki gibidir
Fizikte büyüklükler yönlü olup olmamalarına göre skaler ve vektörel olarak ifade edilirler.
Eğer bir büyüklük , yön belirtmeden sayı ve birimden oluşuyorsa bu skaler büyüklük olarak tanımlanır.
SAYI + BİRİM..
Fizikte bir büyüklük sayı ,birimle beraber yön ile ifade edilirse vektörel büyüklüktür.
SAYI +BİRİM + YÖN
VEKTÖR
Vektörel bir büyüklüğün gösteriminde;
I) Başlangıç noktası
II) Doğrultusu
III) Yönü
IV) Şiddeti (büyüklüğü)
olan doğru parçaları kullanılır.
Vektörün gösterimi üzerinde ok olan harflerle gösterilir.
Belirlenen bir problemi çözerek sonuçlandırmak için yapılan faaliyetlerin tamamına bilimsel araştırma denir. Bilimsel bilgilerin üretiminde genellikle bilimsel araştırma metotları kullanılır. Bilimsel araştırma; problem tespiti, verilerin toplanması, hipotez geliştirme, hipotezi sorgulayacak deneyler kurgulama ve deney sonuçlarının hipotezi desteklemesi durumunda teori oluşturma basamaklarından oluşur. Bu basamakların oluşturulmasında katkı sağlayan ve destekleyen ülkede kurulmuş bilim araştırma merkezlerinin önde ge-lenlerinden bazıları TÜBİTAK (Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu), TAEK (Türkiye Atom Enerjisi Kurumu) ve ASELSAN’dır (Askeri Elektronik Sanayii).
BİLİM ARAŞTIRMA MERKEZLERİ VE FİZİK BİLİMİ İÇİN ÖNEMİ
Ülke kalkınması ve gelişimi için bilim ve teknolojinin önemi büyüktür. Bilimdeki gelişmelerin sonucu olan ürünler hayatı kolaylaştırır. Bu çalışmalar ekonomik kalkınma ve toplumun refah seviyesini de yükseltir. Bilimin bu gelişimi için en temel duygu, hayal gücüdür. Hayal etmeden ürüne ulaşmak imkânsızdır. Hayal eden bireyin bu çalışmayı gerçekleştirebilmesi için de gerekli alt yapı ve desteğe ulaşması gerekmektedir. Fizik biliminin gelişmesinde gerekli olan bu alt yapı ve desteği bilim araştırma merkezleri sağlar.
1963 yılında kurulan TÜBİTAK, devlet politikalarına bilimsel bakış açısı ve teknik destek ile danışmanlık yapmak için kurulmuştur. Günümüzde kapsamı büyük oranda genişlemiştir. TÜBİTAK danışmanlık rolünün yanı sıra “Fatih Projesi” gibi kamu yararına her türlü projeye destek veren, bilim insanlarına maddi ve alt yapısal imkân sunan, yenilikçi projeleri teşvik eden, bilim kültürü ve merakının gelişimi için her yaş grubuna hitap eden kitap arşivi ile ülkemizde önemli bir yer tutmaktadır. Türkiye’nin Bilim, Teknoloji ve Yenilik (BTY) politikalarının belirlenmesi, akademik çalışmaların desteklenmesi, kamu araştırmaları, bilim insanı yetiştirme programları, bilim ve araştırmaya yönelik kitap, dergi, materyal ve bilim olimpiyatları organizasyonu gibi birçok alanda görev üstlenmiştir
TÜBİTAK ülkemizdeki işlevini şu şekilde ifade etmektedir:
“Toplumumuzun yaşam kalitesinin artmasına ve ülkemizin sürdürülebilir gelişmesine hizmet eden, bilim ve teknoloji alanlarında yenilikçi, yönlendirici, katılımcı ve paylaşımcı bir kurum olma vizyonunu benimseyen TÜBİTAK, akademik ve endüstriyel araştırma geliştirme çalışmalarını ve yenilikleri desteklemek, ulusal öncelikler doğrultusunda Araştırma-Teknoloji-Geliştirme çalışması yürüten Ar-Ge enstitülerini işletme işlevlerinin yanı sıra, ülkemizin Bilim ve Teknoloji politikalarını belirlemekte ve toplumun her kesiminde bu farkındalığı artırmak üzere kitaplar ve dergiler yayımlamaktadır. Bilim insanlarının yurt içi ve yurt dışı akademik faaliyetleri burs ve ödüller ile desteklenmekte, özendirilmekte, üniversitelerimizin, kamu kurumlarımızın ve sanayimizin projeleri fonlanarak, ülkemizin rekabet gücünün artırılması hedeflenmektedir .”
Türkiye’nin radyasyon ve nükleer enerji politikalarına yön veren bir kurumdur. 1956 yılında Başbakanlığa bağlı olarak Ankara'da “ Atom Enerjisi Komisyonu Genel Sekreterliği” adıyla kurulmuş, 1982 yılında “Türkiye Atom Enerjisi Kurumu” olarak yeniden yapılanmıştır. Ülkemizin bilimsel, teknik ve ekonomik kal-kınmasında atom enerjisinden yararlanılmasını mümkün kılacak her türlü araştırma, geliştirme, inceleme ve çalışmayı yapmak ve yaptırmak, bu alanda yapılacak çalışmaları koordine ve teşvik etmek görevleri arasın-dadır. Ayrıca nükleer alanda görev yapacak personeli yetiştirmek veya gerektiğinde bunların yetiştirilmesine yardım etmek ve bu amaçla çalışan kuruluşlar ve yüksek öğretim kurumları ile iş birliği yapmak, nükleer konulardaki iç kaynaklı bursların dağıtımında önerilerde bulunmak, yabancı kaynaklı bursların dağıtımını yapmak, yurt içinde kurslar açmak ve açılmasına yardımcı olmak, yabancı ülkelere öğrenci ve personel gön-dermek, bunların yapacakları öğrenim ve çalışmaları planlamak ve izlemek görevleri arasındadır
TSK’nin (Türk Silahlı Kuvvetleri) haberleşme ihtiyacını karşılamak amacıyla 1975 yılında Ankara’da kurulmuştur. ASELSAN, Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfının bir kuruluşudur. Küresel pazarda ürettiği değerler ile sürdürülebilir büyümesini koruyan, rekabet gücü ile tercih edilen, stratejik bir ortak gibi güven duyulan, çevreye ve insana duyarlı, millî bir teknoloji firmasıdır. ASELSAN, Ar-Ge çalışmaları ile mühendislerin temel bilimleri teknolojiye dönüştürme faaliyetleri yanında doktora burs programlarıyla akademisyenlere bilimsel araştırmalar için imkân sağlamaktadır .
Bilim araştırma merkezleri içeriğine, kuruluş amacına, aldığı desteğe, hedeflerine göre çeşitlilik göstermek-tedir. Bu merkezler yerel, ulusal ve uluslararası birçok alanda faaliyetlerini sürdürmektedir. Küreselleşen Dünya düzeni içinde bilim çalışmaları merkezîleşmeye doğru gitmektedir. Bu bağlamda tüm bilim insanlarının erişimi ve iş birlikli çalışması amacıyla bilim araştırma merkezlerine ihtiyaç doğmuştur.
Benzer çalışmaları yürüten ve aynı soruları soran pek çok araştırmacının fikirlerini tartışabileceği, ortak çalışmalar yürütebileceği bu alanlardan en önemlileri; Uluslararası Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA-National Aeronautics and Space Administration), Avrupa Uzay Ajansı (ESA-European Space Agency) ve Avrupa Nükleer Araştırmalar Merkezi’dir (CERN (Sörn)-Conseil Européen pour la Recherche Nucléaire).
NASA’nın öncü kuruluşu olan Havacılık Alanında Ulusal Danışma Komitesi (National Advisory Committee for Aeronautics-NACA) uçaklar ve uçak kanatlarının hava ile etkileşimi üzerine çalışmaktaydı. 1957’de Sovyet Rusya’nın ilk insan yapımı uydusu olan Sputnik 1’i uzaya göndermesi uzay ve havacılık alanında rekabetin başlangıç noktası olmuştur. ABD bu gelişmenin üzerine 1958 yılında NACA’yı da bünyesine alıp geliştirerek NASA’yı kurmuştur.
NASA’nın kuruluş amaçları; evreni araştırmak, yeni bilimsel çalışmalara öncü olmak, hayatı kolaylaştıracak icat ve keşifler yapmak, dünya dışı yaşam olasılığını araştırmak, Güneş sistemini çözmek ve diğer gezenlere insanlı/insansız yolculuk şeklinde sıralanabilir. NASA günümüzde birçok araştırmacıyı bünyesinde toplamış ve uluslararası bir araştırma merkezi misyonu kazanmıştır. Uluslararası Uzay İstasyonu (UUİ) bunun en bili-nen örneğidir. Beş uzay ajansı (NASA, RKA, ESA, CSA, JAXA) tarafından on beş farklı ülkeyi temsil eden UUİ alçak dünya yörüngesinde birçok modülün birleştirilmesi ile oluşan, üzerinde insan yaşamına olanak sağla-yan yapay bir uydudur. Ayrıca fizik, kimya, biyoloji ve daha birçok alanda deneyler yapmaya imkân veren bir laboratuvardır. Uzay teknolojilerinin en gelişmiş bilim ve mühendislik projelerinden biridir.
NASA çalışmalarını sadece uzay alanı ile sınırlamak yanlış olur. NASA; kanser dedektörü, kablosuz aletler, ormanlık alanların azlığının tespiti, Hubble Uzay Teleskobu için geliştiren algoritmaların mamografi alanında kullanımı, dondurulmuş gıdalar, kulak termometresi, şarjlı el süpürgesi, zenginleştirilmiş bebek maması, acil durum battaniyesi, UV filtreli güneş gözlüğü gibi birçok keşfe imza atmıştır.
22 üye ülkenin katılımıyla Paris merkezli olarak kurulan ESA temel amacı Avrupa uzay programını hazırlamak ve yürütmektir. ESA, Güneş sis-temi ve evren üzerine bilgi toplamak ve uydu tabanlı teknoloji ve hizmetleri geliştirme alanlarında çalışmaktadır.
Uzay yolculuklarında birçok amaçla kullanılan fırlatma araçlarından ESA’nın ürettiği Ariane 5, en bilinendir . Ülkelerin taleplerine göre yılda beş altı kez uzaya gönderilen Ariane 5, otuz yıldan fazla bir süredir ESA tarafından güncellenerek yürütülen bir projedir.
Bilim araştırma merkezlerinden bir diğeri de Fransızca kısaltılmış hâli CERN olan Avrupa Nükleer Araştırmalar Merkezidir . 1954 yılında on iki üye ülke ile kurulan CERN günümüzde yirmi üye ülkeye ulaşmıştır. Türkiye, adaylığı kabul edilmiş gözlemci statüsündedir. Dünyanın en büyük parçacık hızlandırıcısına ev sahipliği yapan CERN, maddenin yapısını ve maddeyi bir arada tutan kuvvetleri araştırmaktadır. Parçacık hızlandırıcıları ve dedektör teknolojileri ile çok yüksek enerjilerde çarpışmalar gerçekleştirmek ve bu çarpışmaların sonucunda çok sayıda parçacığa erişmek CERN’ün temel amaçlarındandır. Fiziğin alt alanı yüksek enerji ve plazma fiziğinin laboratuvarı da olan CERN temel bilim araştırmalarının da merkezi hâline gelmiştir.
Yapılan deneyler ve geliştirilen süper iletken teknolojisi ile temiz enerji kaynaklarına erişim, reaktör sistemlerinin gelişimi, bilişim teknolojileri, tıpta tanı ve tedavi uygulamaları, yeni elementlerin bulunuşu gibi birçok yenilik de CERN sayesinde hayatımıza girmektedir. CERN laboratuvarlarında parçacık hızlandırıcıları ve çarpıştırıcıları bulunur. Dünyadaki en büyük çarpıştırıcı olan büyük hadron çarpıştırıcısı (Large Hadron Colli-der-LHC) 26,7 km uzunluğunda bir çemberdir. Bu düzenek sayesinde atomaltı parçacıklarla ilgili henüz bilin-meyen bazı özelliklerin açıklanması amaçlanmaktadır. Bilginin sınırlarını zorlayan, evreni anlamaya çalışan ve yarının bilim insanlarını yetiştirmeyi hedefleyen CERN’de yapılan deneylerde farklı kültür ve milletlerden sayıları 3000’e yaklaşan fizikçi ve mühendis çalışmaktadır.
Herkes tarafından kabul gören güzel davranışlara etik davranışlar denir. Yalan söylememe, adaletli olma, saygılı olma gibi davranışlar etik davranışlar arasındadır. Bu davranışlar sadece günlük hayatta geçerli olmayıp bilimsel çalışmaları tüm aşamalarında da uyulması gereken güzel davranışlardır. Bilim çevresinde bu davranışlar etik kurallar olarak adlandırılır. Örneğin bir araştırmacı problemi tarafsız olarak araştırırken araştırma sonuçlarını dünyada kabul görmüş etik kurallar çerçevesinde duyurur. Aksi durumda araştırmacı bilimsel bilginin felsefesine aykırı davrandığını ve o bilimsel çalışmasının değersiz hâle geleceğini bilmektedir.
TÜBİTAK tarafından yayınlanan “Bilimsel Dergilere Gönderilen Makalelerde Dikkat Edilmesi Gereken Noktalar” bildirisinde etik ilke ihlalleri aşağıdaki şekilde ifade edilmiştir
1. Uydurma (Fabrication): Araştırmada bulunmayan verileri üretmek, bunları rapor etmek veya yayımlamak.
2. Çarpıtma (Falsification): Değişik sonuç verebilecek şekilde araştırma materyalleri, cihazlar, işlemler ve araştırma kayıtlarında değişiklik yapmak veya sonuçları değiştirmek.
3. Aşırma = İntihal (Plagiarism): Başkalarının fikirlerini, metodlarını, verilerini, yazılarını ve şekillerini sahiplerine atıf yapmadan kullanmak.
4. Duplikasyon (Duplication): Aynı araştırma sonuçlarını birden fazla dergiye yayım için göndermek veya yayımlamak.
5. Dilimleme (Least Publishable Units): Bir araştırmanın sonuçlarını, araştırmanın bütünlüğünü bozacak şekilde ve uygun olmayan biçimde parçalara ayırarak çok sayıda yayın yapmak.
6. Desteklenerek yürütülen araştırmaların sonuçlarını içeren sunum ve yayınlarda destek veren kurum veya kuruluş desteğini belirtmemek.
7. Araştırma ve makalede ortak araştırıcı ve yazarların yazılı görüş birliği olmadan, araştırmada ve makalede aktif katkısı bulunanların isimlerini çıkartmak veya yazarlıkla bağdaşamayacak katkı nedeniyle yeni yazar(lar) eklemek veya yazar sıralamasını değiştirmek.
8. Araştırma ve yayın etiği ilkeleriyle bağdaşmayan diğer davranışlarda bulunmak .
Web sitesi trafiğini analiz etmek ve web sitesi deneyiminizi optimize etmek amacıyla çerezler kullanıyoruz. Çerez kullanımımızı kabul ettiğinizde, verileriniz tüm diğer kullanıcı verileriyle birlikte derlenir.